
Selçuk DİKİCİ Endüstri Mühendisi
Sanal Taciz ve Siber Güvenlik
Artık hayatımızın büyük bir kısmı dijital dünyada geçiyor. Sosyal medya, e-posta, mesajlaşma uygulamaları… Tüm bu araçlar sayesinde iletişim kurmak kolaylaştı ama bir o kadar da tehlikeli hâle geldi. Özellikle son yıllarda artan sanal taciz vakaları, internetin karanlık yüzünü gözler önüne seriyor.
Peki, nedir bu sanal taciz? Basitçe anlatmak gerekirse, bir kişinin dijital ortamda rahatsız edilmesi, tehdit edilmesi, itibarsızlaştırılması ya da kişisel bilgilerinin izinsiz ifşa edilmesidir. Bugün, sosyal medya üzerinden hakaret edenlerden tutun da sahte videolarla bireylerin hayatlarını alt üst edenlere kadar pek çok sanal saldırganla karşı karşıyayız.
Doxxing adı verilen yöntemle kişisel bilgileriniz ifşa edilebilir, yapay zeka destekli deepfake videolarla itibarınız zedelenebilir ya da bir siber zorba sürekli olarak mesaj atarak psikolojinizi altüst edebilir. Ve ne yazık ki bu olaylar sanıldığı kadar nadir değil; aksine her yaştan birey için giderek büyüyen bir tehdit.
Ancak dijital tehditlere karşı savunmasız değiliz. Siber güvenlik, bu çağın en önemli kalkanlarından biri. Güçlü şifre kullanımı, iki adımlı kimlik doğrulama, gizlilik ayarlarını doğru yapılandırmak gibi bireysel önlemler, sizi birçok tehlikeden koruyabilir. Ama yeter mi? Hayır.
Kurumlar ve devletler için bir diğer önemli silah ise siber güvenlik tatbikatları. Gerçek saldırı senaryolarının simüle edildiği bu tatbikatlar, güvenlik açıklarını tespit etmek, kriz anlarında nasıl tepki verileceğini ölçmek ve çalışan farkındalığını artırmak açısından hayati öneme sahip. Siber dünyada “hazırlıksız yakalanmak” demek, sadece veri kaybı değil, aynı zamanda itibar ve maddi kayıplar anlamına da gelir.
Unutmayalım, artık savaşlar sadece cephelerde değil, ekranların arkasında da veriliyor. Ve bu savaşta en güçlü silah, bilgi ve hazırlıktır. Sanal dünyanın görünmeyen tehditlerine karşı gözümüz açık, zihnimiz uyanık olmalı.